-
1 almak
vt1) nehmenboşa \almak auto den Gang (he) rausnehmenbir şeyi hafife \almak etw auf die leichte Schulter nehmenhava \almak leer ausgehenal benden de o kadar! ( fam) ( ben de aynı düşüncedeyim) ganz meine Meinung!, das meine ich auch!haber \almak eine Nachricht erhalten3) holen( derin) soluk \almak (tief) Atem holenönlem \almak Maßnahmen ergreifen [o treffen]bir şeyi ele \almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifenbirinden kan \almak jdm Blut abnehmen [o abzapfen]bir bacağını aldılar sie nahmen ihm ein Bein abyerini \almak seinen Platz einnehmen8) ( biçim) annehmenbelli bir biçim \almak eine bestimmte Form annehmenbir şey biçim alıyor etw nimmt Form [o Gestalt] an9) sport belegenbirinciliği/ikinciliği/üçüncülüğü aldı er belegte den ersten/zweiten/dritten Platzdemir \almak den Anker lichtenbir sayının karekökünü \almak die Wurzel aus einer Zahl ziehen, eine Zahl radizieren12) ağır yara \almak schwere Verletzungen davontragen13) (satın \almak) kaufen -
2 demir
demir Eisen n; Ketten f/pl, Fesseln f/pl; MAR Anker m; am Schuh Eisenplättchen n; eiserne(r) Teil; Eisen-, eisern;demir almak den Anker lichten;demir atmak Anker werfen;demir eritme fırını Hochofen m;demir gibi fig eisern;demir leblebi fig harte Nuss;demirde yatmak vor Anker liegen -
3 demir
-
4 yer
yer1 → yemek2yer2 Platz m; Stelle f; Aufenthaltsort m; Erde f; Boden m; Erdboden m; Stellung f ( karşısındaki gegenüber D); Grundbesitz m; Erd- (Achse); … zu ebener Erde (z.B. Zimmer);yer açıldı die Stelle wurde frei ( oder vakant);-e yer açmak Platz machen D;yer alıştırmaları SPORT Bodenübungen f/pl;-de yer almak seinen Platz einnehmen; stattfinden; fig einen Platz einnehmen;-e yer ayırmak fig Platz einräumen D;yer belirteci GR Ortsbestimmung f;yer bulmak einen (Sitz)Platz finden; fig eine Stellung finden;yer demir gök bakır hilflos und verlassen;yer edinmek Arbeit finden; sich im Leben durchsetzen;yer etmek eine Spur hinterlassen, eine Druckstelle geben (im Teppich); sich niederlassen;yer hostesi Hostess f, Betreuerin f;yeri öpmek einen Kotau machen; scherzh hinfallen;yer tutmak Raum ( oder Platz) einnehmen; einen Platz reservieren; einen wichtigen Platz einnehmen;-e yer vermek fig jemandem (große) Bedeutung beimessen; jemandem eine wichtige Aufgabe übertragen; jemandem seinen Platz abtreten; Wörter usw aufnehmen;yer yarılıp içine girmek völlig verloren gehen; vor Scham in den Boden versinken;yer yatağı Lager n, Lagerstatt f;yer yer zeitweise; gebietsweise (z.B. Regen); stellenweise;yer yerinden oynamak v/unp großes Aufsehen erregen; einen Tumult hervorrufen;yerden bitme (oder yapma) sehr untersetzt, zwergenhaft;yerden göğe kadar voll und ganz, in jeder Hinsicht;yerden yere çalmak übel mitspielen D;yere bakan yürek yakan ein Wolf im Schafspelz;yere düşmek hinfallen;-den yere geçmek in den Boden versinken vor D;-i yere göğe koy(a)mamak sich sehr bemühen, A zu bewirten;-in yeri gelmek an die Reihe kommen;-en yeri olmak angebracht sein;yeri öpmek scherzh hinfallen;-in yeri var das hat Sinn;-in yeri yok fehl am Platz;yerin dibine geçmek (oder girmek) in der Versenkung verschwinden; vor Scham in den Boden versinken;yerin kulağı var die Wände haben Ohren;-in yerinde yeller esiyor völlig verödet; spurlos verschwunden;…yerine geçmek Ersatz sein für …, gültig sein wie …;-in yerine geçmek an die Stelle jemandes treten, ablösen A;yerine gelmek erfolgen, geschehen; erfüllt werden; wieder hergestellt werden (Gesundheit); sich wieder einstellen;-i … yerine koymak jemanden halten für; behandeln wie …;yerine oturmuş olmak fig fest im Sattel sitzen, etabliert sein;yerini ısıtmak fig Sitzfleisch haben;-in yerini tutmak ersetzen A; die Stelle (eines anderen) ausfüllen;yerlerde sürünmek in einer verzweifelten Lage sein;yerleri süpürmek auf dem Boden schleifen;bıçak yeri Schmiss m, Schramme f;çalışma yeri Arbeitsplatz m;duracak yer Stehplatz m;oturacak yer Sitzplatz m;her hangi bir yerde irgendwo;her hangi bir yere irgendwohin;her yerde überall;hiçbir yerde (yere) nirgendwo(hin)
См. также в других словарях:
demir almak — den. 1) gemi yola çıkmak için çıpasını denizden çekmek, gitmeye hazırlanmak Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Y. K. Beyatlı 2) mec. ölmek, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
demir — is., kim. 1) Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe) 2) sf. Bu elementten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meçhul — sf., lü, Ar. mechūl 1) Bilinmeyen, bilinmedik Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Y. K. Beyatlı 2) mat., esk. Bilinmeyen 3) is., dbl., esk. Edilgen fiil Birleşik Sözler faili meçhul … Çağatay Osmanlı Sözlük
istim üstünde olmak — 1) buharla işleyen araçlar kalkmaya hazır duruma gelmek Gemi istim üstünde, kalkması yakın. Demir almak için süvari bekleniyordu. Z. Selimoğlu 2) mec. hemen gidecek durumda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
daldız — is., hlk. 1) Marangozların kullandığı ağaç oymaya yarayan oluklu demir alet 2) Ağaçtan oyulmuş arı kovanı 3) Ağaçtan oyulmuş yayık 4) Petekten bal almak için kullanılan demir kepçe, demir bıçak … Çağatay Osmanlı Sözlük
makas — is., Ar. miḳaṣṣ 1) Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı Her iki eliyle kullanırdı makasıyla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çember — is., mat., Far. çenber 1) Merkez denilen sabit bir noktadan aynı uzaklık ve düzlemdeki noktalar kümesinin oluşturduğu kapalı eğri 2) mat. Bu biçime getirilmiş katı cisimlerin çevresi Kalbur çemberi. 3) Çocukların çevirip arkasından koştukları… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gem — is. Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç Kadın dizginleri çekmek istedi fakat hırçın hayvan sert bir boyun hareketi ile gemini kurtardı. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gem almak gem almamak gem almayan atın ölümü yakındır… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kilit — is., di, Far. kelīd, kilīd 1) Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti Sonunda kapının kilidi göz yaşlarıma dayanamadı. Y. Z. Ortaç 2) den. Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan… … Çağatay Osmanlı Sözlük